Ye Kürküm Ye
Nasreddin Hoca, çağırıldığı bir ziyafete eski giysileriyle gitmiş. Kimse Hocanın farkına bile varmamış. Tek bir kişi çıkıp da:
– Buyur Hoca’m! dememiş. Nasreddin Hoca’nın, buna çok canı sıkılmış. Ama kerametin de giyiminde olduğunu anlamış.
Hemen eve gelmiş. Bayramlık kürkünü giymiş. Sonra, kasıla kasıla ziyafet yerine yeniden gitmiş. Kapıyı çalmış. Bu gidişte hemen fark edilmiş.
Büyük bir iltifatla karşılanmış. Hoca’ya ev sahipleri oturtacak yer bulamamışlar.
– Buyurun Hoca’m
– Şu tarafa buyurun Hoca’m!
-Şöyle oturun Hoca’m!
– Yok. yok, bu tarafa buyurun Hoca’m! demişler ve sonunda Nasreddin Hoca, ziyafet sofrasının baş köşesine buyur edilmiş. Sıra yemeğe gelince.
Nasreddin Hoca, kürkünün ucunu tabağa doğru uzatarak:
– Ye kürküm ye demiş.
Nasreddin Hoca’nın bu sözlerinden ziyafettekiler hiçbir şey anlamamışlar.
– Hayrola, Hoca Efendi, ne diyorsun? diye sormuşlar.
Nasreddin Hoca, başından geçenleri açık açık anlatmış. Arkasından da eklemiş:
– Bu ikram, bana değil, kürkümedir. Onun için dedim “ye kürküm ye!”.