Usta
Bir zamanlar kendini Zen’de çok fazla geliştiren bir çocuk, usta olma amacıyla dönemin bilinen en büyük Zen ustasının yanına gitmek için yola koyuldu. Büyük Zen Ustası yüksek bir yerde yalnız yaşıyordu. Çocuk koca bir dağ aştı. Uzun bir yolun ardından derin bir nehir geçti. Ve ustayı buldu.
Çocuk, o sırada odun kesen ustaya, çok çalıştığını, Zen’de usta olmak istediğini ve kendisinden yardım istediğini söyledi. Adam, çocuğu duymamış gibi odun kesmeye devam etti. Çocuk, duyulmadığını düşünerek ricasını tekrarladı. Bunun üzerine adam, kovasını alıp nehre doğru yöneldi. Kovayı doldurup döndükten sonra çocuğa en ufak bir şey söylemeden kendisini eve kapattı.
Çocuk hayal kırıklığına uğradı. Herkes tarafından “usta” olarak nitelendirilen adamın, kendisine yardım edebilecek kadar bile Zen bilmediğine kanaat getirdi. Bilse anlatırdı ama belli ki bu bilge çocukla tartışmaktan korkmuştu.
Söylene söylene oradan ayrıldı. Sorup soruşturdu ve ikinci en büyük ustanın yolunu tuttu. Bulduğunda ona, Zen’i gayet iyi bildiğini ve kendisi gibi bir usta olmak istediğini anlattı. Adam çocuğu dinledi. Çocuğun Zen bilgisini test etti. Neredeyse kendisi kadar bildiğini fark edince de gerçek bir usta olması için yapması gereken son şeyi çocuğa anlattı:
– “İzle, sus, odun kes ve su taşı.”