Borç Hatırlatma
Deprem

Deprem

“İlmi talep etmek, her Müslümana farzdır.”

(İbn Mace, Mukaddime, 17.)

Bu yazıyı deprem olduktan sonraki ilk haftadan yazmaya başladım. Toparlamak biraz zor oldu ve yayınlamak için de bugünü bekledim. Neden? Çünkü öyle. Ayrıca yine karışık ve sonuçsuz bir yazı çünkü aldığım notları sistemsiz derledim. Neden? Çünküüü, öyle.

Deprem olduğundan beri taşınmalar, yolculuklar, bilgisayarsızlık, haberleşme ihtiyacı gibi birçok bahane beni twitter kullanmaya itti. Öncesinde de buraya azar azar birilerini çekmek için kullanmaya başlamıştım. Ancak yoğun kullanım bazı şeyleri fark etmeme ve birtakım kararlar almama sebep oldu. Çünkü orada gördüklerim, bu işi başta planladığım gibi yavaş yavaş yapamayacağımı çok güzel anlattı. Konuyu deprem olarak açtık. O yüzden bu konuyla ilgili detaylara girmek istemiyorum, birçoğunuza discord’da sesli olarak anlattım zaten durumu. Site için de bir manifesto yazısına başladım. Geri kalanını orada anlatırım ancak Adamakıllı’nın bundan sonra izleyeceği yol için kısaca şunu söyleyeyim: Artık müşriklere karşı açık açık cihadın vaktidir. Ve bu cihad için önce safları sıklaştırmak ve sağlam saflar için hep birlikte önce ilk emri yerine getirmek gerekir.

Başlayalım..

Sarsıldığı zaman yer büyük bir sarsıntıyla
Ortaya çıkardığında yeryüzü yükünü
Ve dediği zaman insan, “Ne oluyor ona?”
İşte o gün söyler, aldığı haberleri
Çünkü Rabb’in, vahyetmiştir ona
O gün çıkar gruplar halinde insanlar, gösterilsin diye yaptıkları işler
Görür artık kim işlediyse, zerre ağırlığınca hayır
Ve görür kim işlediyse, zerre ağırlığınca şer.

ZİLzal suresi

Siyah ve beyaz taraflara çekilmişiz insanlık olarak. Kimisi başkalarını suçlayarak Allah’ın bir cezası diyor depreme. Kimisi ise -ki buna inananlar da dahil- “Allah’ın olaylarla hiçbir alakası yok, sorumlular yöneticilerdir” diyor.

Manifestoda da yazdım bunu. Sitede de daha önce birçok kere belirttim. Suçu başkasına atarsanız (Allah veya belediye başkanı) başınıza geleceklerden ömür boyu kaçamazsınız. Orada belirttiğim bir şey daha var, bundan sonra söyleyeceklerim yalnızca tevhid inancı olanlara. Yani bir tek tanrı inancınız yoksa size bir şey kanıtlamam gerekmiyor. Ama varsa, söylediklerime kulak kabartmanız hepimizi kurtaracak.

Bu olaydan hepimizin çıkaracağı bireysel dersler var. Toplum olarak da ayrıca bazı dersler çıkarmamız gerek tabii ancak önce birey. Önce kendimize bakacağız. Önce aynanın karşısına geçip kendimizde arayacağız kabahati. Bulamadık mı? Mükemmel miyiz? O zaman toplumu düzeltme işine kendi çevremizden başlayacağız. Size kimse dünyayı kurtarma misyonu yüklemedi emin olun. Yapmanız gereken şey çok basit: Önce sadece düzeltebileceğiniz tek bir insanı düzeltmek. Biliyorum, kabul etmesi zor ama ne yazık ki mükemmel değilsiniz. Olamayacaksınız da. E o zaman nasıl toplumu/çevremizi düzeltmeye geçeceğiz? Şşşt. Sabır. Cevap, kendinizi düzeltmeye başlayınca kendiliğinden gelecek. Hep diyorum ya, benim size öğretebileceğim bir şey yok. Sadece bildiklerinizi hatırlatabilirim. Hepiniz her şeyi çok iyi biliyorsunuz zaten. Ama bu bilgiyi ya bile bile sümen altı ediyorsunuz ya da üzerine düşünmediğiniz veya hatırlama fırsatınız olmadığı için tersine gidiyorsunuz.

Sorumlu Kim?

Bunu aslında pazar hikayesi olarak yazmıştım ama sonradan, buraya link vermektense göze sokmaya karar verdim.

Cengiz Han’ın torunu, İlhanlı Han’ı Hülagü Han, Bağdat’ı ele geçirip her yeri yakıp yıktıktan sonra şehrin görüntüsüne dayanamadığı için dışarıda kurduğu karargahına şehrin en aliminin getirilmesini emreder. Haber şehirde duyulur ve alimler korkmaya, bir çözüm aramaya başlarlar. İçlerinden en genci kendini öne atar ve yanına bir deve, bir horoz, bir de keçi ister. Alimler başka çareleri olmadığı için kabul eder ve istediği hayvanlarla genç bilgeyi Hülagü Han’ın çadırına gönderirler.

Hülagü Han, karşısında gördüğü genci önce beğenmez ve der ki:
“Senden başka gönderecek bi alim bulamadılar mı?”

Genç istifini bozmadan yanıtlar:
“Sakallı birini bekliyorsan bir keçi gönderdiler, büyük cüsseli birini bekliyorsan bir deve, sesi gür çıkan birini bekliyorsan diye de bir horoz gönderdiler. İstersen muhabbetini onlarla yapabilirsin.”

Hülagü Han bu yanıtı beğenir, karşısındakini bilge yerine koyabileceğini anlar ve ona sorar:
“Söyle bakalım o zaman. Beni buraya getiren nedir?”

Genç bilge bunun cevabı için düşünmez bile:
“Seni buraya getiren bizim amellerimizdir. Eğer doğru yolda ilerleyip emirleri uygulasaydık buraya gelmen mümkün bile değildi. Ancak emirleri uygularken yaptığımız gevşeklik bizi sana yenilebilir hale getirdi.”

Hülagü Han kendisini suçlu bulmayan bu cevabı da beğenir ve ikinci sorusunu sorar:
“Peki beni buradan gönderecek şey nedir?”

Genç bilge bunu da hiç düşünmeden cevaplar:
“Amellerimiz. Emirlere eksiksiz itaat edersek, burada bir gün daha bulunabilmen mümkün değil.”

Genç bilge hiç düşünmeden bu cevapları nasıl verdi? İlmi sayesinde. Peki bu ilminin tek bir cümleden ibaret olduğunu, daha doğrusu birkaç yıl + bir cümleden ibaret olduğunu söylesem? O cümleye gelcem.

Bildiğimiz kadarıyla hayatımız bir tane. Fazlası varsa ne ala. Ama yoksa, onu da başkalarını suçlayarak geçiremeyeceğimizi bu yaşınıza kadar (15+ diye tahmin ediyorum) anlamış olmanız gerekiyor. Deprem ile ilgili bazılarınıza havas ilmini de ilgilendiren bazı hikayeler anlattım. İmanı eksik olanların asla anlamayacağı/kabul edemeyeceği, imanın 6 şartının hepsini yerine getirenlerin bazılarınınsa tam manasını kavrayamacağı bazı hikayeler.. Şimdi onlardan bahsedecek değilim. Ortalığa saçılmasını da doğru bulmuyorum. Şimdi tamamen bu dünya ile ve bilimsel bilgilerimizle sınırlı bazı örnekler vermek istiyorum.

Emirler

Önce şu tekrarı yapmak zorundayım, çünkü insan zekasına güvenimi çoktan yitirdim: Bahsettiklerim tevhid inancına sahip olanlar içindir. Diğerleri için yazının gerisi çöpten ibarettir. Gitmeleri kendileri için daha hayırlıdır. Hedef kitlem değilsiniz, anlayın artık. Tartışılması kabul edilemez bazı konulara iman etmiş insanlara anlatıyorum ki zamanımı çöpe atmayayım.

Evet. Şimdi harbiden başlayalım.

“İşte bu sözlerimi duyup uygulayan herkes, evini kaya üzerine kuran akıllı adama benzer.

Matta 7:24

Yaklaşık 2000 yıl önce söylenen bir söz. Bahsedilen “söz”leri bir kenara bırakalım. Çünkü sözler yeni. Uygulayıp uygulamamak değil mesele. İkinci kısımdaki örneğe dikkat çekmek istiyorum. Örnek veriyor. Benzetme yapıyor. Bunun için ne gerekli? Bir düşünün. Birine bir şey anlatırken örnek vererek, benzetme yaparak pekiştirmek istiyorsanız neye dikkat edersiniz? Örneğin veya benzetmenin karşıdakinin bildiği yerden olmasına değil mi? Demekki?..

HERKES EVİ KAYAYA YAPMASI GEREKTİĞİNİ 2000 YIL ÖNCESİNDEN BİLİYOR!

2000 yıldır (en az) bunu bildiğimiz halde evlerimizi neden ova üzerine inşa ediyoruz? Demekki bilmek yetmiyor. Düz ayak olsun, yokuş olmasın, daha rahat inşaatlar yapalım.. Üstelik dağ kenarına veya kayaya yaptığımız evler deprem olmadıkça daha ucuza gidecek, değil mi? Kim deniz kenarında veya dümdüz arazide bir ev varken dağın başında bir ev ister..

Hadi diyelim bundan vazgeçemiyoruz. Evimiz illa düzlükte olacak ki eve gelip giderken yorulmayalım. Denize hemen girebilelim. Dünya zevkinden çok daha kolay faydalanalım.

Peki şunu uygulasak?:

Tam ölçün ölçtüğünüz zaman, doğru terazi ile tartın tarttığınızda. Bu daha hayırlıdır ve daha güzeldir sonuç bakımından.

İsra 35

Deprem fizik olayı. Jeoloji meoloji gelmeyin şimdi. Hepsi fizik. Mühendisler günümüzde gerçekten yaptığı her işe Mimar Sinan gibi özeniyor mu? Yoksa mesaim bitsin, müteahhid memnun kalsın, iş bir an evvel sonuçlansın paramı alayım diye mi bakıyor? Sadece inşaat mühendisleri değil. Size soruyorum. Bir iş yaparken şu hadisleri gözetiyor musunuz (hadis verirken özür dilediğimiz şu çağlarda):

Allahü teâlâ ancak ihlasla yapılan ameli kabul eder. (Dare Kutni)

İlimle az amel faydalı olur, ilimsiz çok amelin kıymeti olmaz. (Deylemi)

Allah ilimsiz ameli kabul etmez. (Tirmizi)

Tamam hadisi müslüman bile kabul etmekte zorlanıyor. Hadis gördü mü şeytan sözü gibi kaçıyor. Şimdi bu sözleri kimin söylediğini umursamadan bakın. Komşu çocuğu söylemiş olarak sadece sözlere odaklanın. Yanlış gelen bir şey var mı sizin için?

Öyleyse neden yaptığınız işe özen göstermek yerine, niteliğe önem vermek yerine çok daha fazla iş yapmaya, niceliğe önem vermeye devam ediyorsunuz? Neden işimi güzel yapayım demek yerine sadece aldığınız paraya ve yan haklara, dünyevi şeylere odaklanıyorsunuz?

Emirlere uymak aslında çok kolay. Sadece artılar ve eksileri eksiksiz düşünmeniz, akletmeniz, üzerine biraz kafa yormanız gerekiyor. Sonrasında akıp gelecek, çorap söküğü gibi çözülüp gidecek, merak etmeyin.

Düşünmek?

Rasyonel İnsan

Sorsak herkes çok akılcı, çok rasyonel kararlar alıyor. Peki şimdi size bir soru: Şu an evimizi nereye yapmak en güvenilir, en uygun fiyatlı ve en rahat sonucu verir bizim için?

Hemen cevaba geçmeyin.

Düşünün.

Dağ kenarı mı?

Yaklaştınız.

Elbistan Şar Dağının kenarı mı?

Biraz daha yaklaştınız ama rahatlığı atladınız.

Cevabı veriyorum hazır olun:

Elbistan Ovası.

Evet. Rasyonellikte burada sıçıyoruz. Soruyu tam algılamakta zorlanıyoruz. En güvenilir, en ucuz ve en rahatı istiyorum. Elbistan Ovası şu an bizim hem rahatımızı hem de güvenliğimizi sağlayacak yer. Ne kadar süre? En azından biz ölene kadar rahatız. Bireycilikten bahsediyorsak bize ne ulan gelecek nesillerden? Bireyci düşünenler tam şu an (sövüp sildim) gidebilir. Çünkü onların bu dünyaya verdiği zararı infak ede ede düzeltenler toplumcu düşünenler, elini taşın altına koyanlardır. Bir bireyci için maksimum faydayı evi ovaya yapıp yüksek fiyattan satmak olacaktır. Neden dağa yapsın? Enayi mi bu adam?

Rasyonel olmak için beyin gereklidir ama yeterli değildir. Rasyonel olmak için önce insan kendi fikirlerini sürekli sorgulamalıdır. Başkasınınkini değil. Soruyu tam anladım mı? Cevap verebilmek için yeterli bilgiye sahip miyim? Eğer ben bilmiyorsam bileni nasıl bulabilirim.. Bu sorularla önce kendimize eleştirel yaklaşmamız gerekiyor. Şu an herkes dışarıyı eleştirip kendisini septik ilan ediyor. Ulan adam önce kendisinin varlığından şüphe etmiş. Düşünüyor olması dışında varlığına bir kanıt bulamamış. Bizim yeni mezun Berkecan akşam Özge’yle buluşmadan önce iki İnstagram postu görüp şüpheci takılıyor.

Zorsun ahir zaman.

Aklını kullanan insan her ihtimali, her ama her ihtimali değerlendirir. İnsanların rasyonel olmadığı ihtimalini de. Bugün ovaya yapacağı bir yerleşimin, bundan 500 sene sonra şehrin merkezini belirleyebileceği, bunun kendisine, ailesine sövgü olarak dönüp fikirlerinin hiçbir önemi kalmayacağından tut, ahiretini etkileyeceği ihtimaline kadar her ihtimali.. Pascal kumarı çakallıktan ziyade bu açıdan ele alınmalı.

Ders/İbret Almak

Dönelim asıl konumuza.

Hülagü Han’a o cevabı veren genç bilgeye ne oldu bilinmez. İkinci cevaptan sonra kafasının gittiğini tahmin ediyorum. Genç bilgenin o cevapları verebilecek ilme sahip olması için tek bir cümlelik bilgi yeter demiştim. Nedir o bilgi?

Ve isabet eden her musibet, kazandıklarınızdandır kendi ellerinizle. Ve O, affeder birçoğunu da.

Şura 30

Kelime seçimleri önemli. Her zaman önemli ancak kutsal kitaplarda çok daha önemli. “Kazandıklarınızdandır.” Tekrar tekrar şu yazıyı örnek vereceğim bu sitede.

Ne kazandığınıza çok dikkat etmeniz gerekiyor. Bu dünya ile ilgili kazanç sağladığınız her şey, götünüzü rahatlatan her şey, daha doğrusu kazandığınızı sandığınız her şey size bir şekilde geri dönmek zorunda. Sözü verilmiş. Burada içinde bulunduğumuz sınav Allah’ı ne kadar çok seviyoruz ona ne kadar aşığız sınavı değil. Ona ne kadar güvendiğimizin sınavı. Ve bu güven de deveyi bağlamadan boşluğa bırakmak anlamına gelmesin. Verdiği sözleri er geç tutacağına güvendir bu. Kadim sözleri götten anlamanın sıkınıtılarını yaşıyoruz asırlardır. Akıllanmayan, ibret almayan, kendini rasyonel, ilkeli mal gören aptal bir toplum olup çıktık. Bakın bizli konuşuyorum. Merak etmeyin, ben de aptalım. Sadece size sövmüyorum. Hepimize sövüyorum.

Sitenin bir mottosu var: Çalışmak özgürleştirir. Burada it gibi çalışarak para kazanmaktan bahsedildiğini sanan eminim çoktur. Sizce Koç ailesi özgür mü? Elon Musk? Buradaki özgürlük bedensel ve istediğimi yaparım özgürlüğü mü? Öyleyse daha konuşacak çok şeyimiz var demektir.

Yazıyı biraz (biraz mı :d) kırptım, biraz sansürledim. Sonradan eklediğim birçok kısmı notlarıma kaydettim başka yazılarda kullanabilmek için çünkü fazla uzatmak istemiyorum.

Emirlere uymayı hatırlatmak benim görevim. Deprem, sel, işten kovulmak, kızdan ayrılmak, vefatler, tuttuğumuz takımın maçı kaybetmesi.. Bunların ötesindeki şeyi, Kutsal Yasa’yı birbirimize hatırlatmak zorundayız. Bundan sonraki yazılar o yüzden daha net olacak. Yasalar (fizik yasalarından metafizik yasalarına kadar hepsi) açık ve net bir şekilde önümüzde duruyor. Kullanma kılavuzumuz da aynı şekilde. Kullanma kılavuzuna uymazsak düşe kalka ite kaka yine öğreniriz. Beyin hepimizde var. Ama bunları yaşamaya gerek yok. Dediğim gibi, kullanma kılavuzu bu yüzden var.

Ha şunu tekrarlamak zorundayım (önümüzdeki birkaç yazıda da mecburen): Hedef kitlem tevhid inancı olanlardır. Kimseye bir şey kanıtlamaya çalışmıyorum, çalışmayacağım. Aksine, kendisine bir şeyleri kanıtlamış olanlara yalnızca bir şeyleri hatırlatacağım.

İyi bakın kendinize.