Felsefe
Bardağın Dolu Tarafına Bakma, Bardağı Boşalt!

Bardağın Dolu Tarafına Bakma, Bardağı Boşalt!

Bardağın boş tarafına bakmak pesimist, dolu tarafına bakmak optimist.. Peki yarısına kadar dolu o bardağı biz boşaltırsak?

Klişe bir cümle ile başlayalım: Bildiğiniz her şeyi unutun. Her şeyi. “Bilgi güçtür”, “Kadın ve erkek eşittir”, “Dinler aptallar içindir”, “Demokrasi en iyi yönetim biçimidir”… Aklınıza insanların çoğunun mutabık olduğu tüm önermeleri getirebilirsiniz. Mesela benim aklıma birkaç tane daha geldi: “Dolgun maaşlı rahat bir iş iyidir (kısaca emir dinlemek)”, “Asgari ücret şu an çok düşük ve vergiler çok yüksek (ama abd çok güzel)”, “Sağlık ve eğitim ücretsiz olmalıdır (bedava peşinde koşmak)”, “Etek kadın kıyafetidir (taşakları sıkıştırmak ne kadar erkeksi?)”, “Eşcinsellik maskülen değildir (Büyük İskender buna güldü)”, “Çağa ayak uydurmak, yenilikleri hayata entegre etmek gereklidir (neden o zaman herkes gidişattan şikayetçi?)”.

Sanırım her şey derken gerçekten her şeyi kastettiğimi anlamışsınızdır. Son olarak, tahminlerinizin aksine, “bardağı boşalt“tan kastım tam olarak bu değil. Bir şeyleri tahmin etmek yerine dinlemeyi tercih etmeniz gerek. “Bardağı boşalt”tan kastım bu. Gelene karşı tamamen boş bir karşılama yapmak. Ön kabuller olmadan, bir şeyleri analiz etmeden, ne kastettiğimi düşünmeden sadece ve sadece ne söylendiğine boş bir şekilde bakmak. Bir tane daha: “Boşluk kötüdür”

“..İşittik ve itaat ettik.”

Nûr Suresi 51. Ayet

80/20 Kuralı

Pareto Kuralı‘nı birçoğunuz biliyorsunuz. En temelde söylediği şey şu: “sonuçların %80’ini etkilerin %20’si oluşturur.” Özellikle 6-sigma gibi kalite artırma metodolojilerinin altyapısını oluşturan bu kurala göre, örneğin raporlanan hataların ilk %20’si halledilirse, hataların %80’inden kurtulmuş olunur. Çalışanların %20’si işin %80’ini yapar. Müşterilerin %20’si kârın %80’ini oluşturur. Veya en basitinden dünya gelirinin %80’ini insanlığın %20’si alır. Kadınların %80’i erkeklerin %20’sini beğenir.. Bu konuyu ayrıca araştırmanızı tavsiye ediyorum çünkü Pareto Kuralı her yerde var. Ayrıca özyinelemeli bir şekilde kendi içinde de tekrarlanabilir (pareto(80/20)=64/4 gibi). Araştırdıkça doğruluğunun şaşmazlığı sizi hayrete düşürecektir. Konumuz bu değil. Detaylarına bakarsınız.

Bu kuralı ben hayatımda şu şekilde kullanıyorum: “İnsanların %80’inin kabul ettiği önermelerin %20’si doğrudur. Tabii hangi %20’sinin doğru olduğuna şüpheci bir yaklaşım gerekli olduğunu düşündüğünüzü tahmin edebiliyorum. Neden? Çünkü herkes bilir ki “şüphecilik iyidir” 🙂 Yukarıda paylaştığım ayette bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum. İşittik, düşündük ve bize mantıklı geldi, o nedenle itaat ettik değil. Fark ettiniz mi? İşitmek ve itaat etmek arasında başka herhangi bir eylem yok. İşitir işitmez iman etmek çok saçma geliyor kulağa değil mi? Çünkü herkes bilir ki “işitilene sorgusuz sualsiz itaat yanlıştır.”.

“Ya ama ben dindar birisi değilim ki, bana hitap etmiyor!”

Ne diyorum ben yarım saattir? Bardağı boşalt.

En Basit Olarak “Etek”ten Gidelim

Bu sitede göreceğiniz yazıların birçoğu sizin bilgi birikiminize ve tecrübelerinize ters düşebilir. Bunlara doğrudan yanlış ya da doğru demek yerine üzerine oturup düşünmenizi istiyorum. Sürekli övüldüğü gibi şüpheci bir şekilde değil, sorgusuz sualsiz ve ön kabullerden arınmış bir şekilde. Örneğin erkek bedenine pantolondan (at binmek için tasarlanan bir kıyafet) daha uygun olan bu kıyafetin taşakları ne kadar rahat ettireceğini düşünün. Daha önce gördüklerinizden ve öğrendiklerinizden uzak bir şekilde. Her an her yerde sevişmesine fırsat vermek istemediğiniz kadınların, neden bu kadar kolay sevişebilecekleri bir kıyafeti sadece kendi cinsiyetleri için uygun gördüklerini düşünün. Soğuk kalması sperm kalitesini arttıran taşakların neden kat kat kapatıldığını; tarihteki büyük komutanların, padişahların, adı günümüze kadar gelmiş maskülenite sembolü erkeklerin taşakları rahat ettiren entarilerini düşünün. Eteği erkekten çalınan bir kıyafet olarak görmeye başladıysanız doğru yolda ilerliyoruz demektir.

Aslında Kaşık Yok

Hepimiz her boku biliyoruz. Bilmeyen yok, özellikle bu ülkede. Ama bilmek ne işe yarıyor? Bir şeylerin değişmesi için bilmeniz değil farkına varmanız gerekiyor. Öncelikle halledilmesi gerektiğini düşündüğüm konu da bu zaten. Bir şeylerin farkına varmanız için de öncelikle bilgilerinizden ve bu bilgileri kullanarak vardığınız yargılarınızdan arınmanız gerek. Bardağı boşaltmaktan kastım bu. Karşınıza gelen herhangi bir konuya, konu hakkında önceden kabul ettiğiniz gerçekleri o an için unutarak yaklaşmak ve bunu hayatın her alanına entegre etmek çocukluğunuzu kaybetmemenizi sağlar. Ha siz adam olmak istiyorsunuz değil mi? Çocuk da ne demek!! The Matrix’te Kahin’i bekleyen, her boku bilen seçilmiş Neo’ya, aslında her şeyin onun sandığından çok başka olduğunu gösterenin bir çocuk olması tesadüf değil.

Yukarıda yine konuyu dallandırıp budaklandırdım, ilerleyen zamanlarda hepsi ile ilgili detaylı konuşuruz. Ama önce bilginin nasıl bir zehir olduğunu, çocukluğun nasıl bilgelik olduğunu, bilgelik ile bilginin hiçbir alakasının olmadığını, kadınlara yakıştırdığınız eteğin bir erkek kıyafeti olduğunu, en sevdiğiniz yönetim biçimi olan demokrasinin büyük ülkeler için boktan, her zaman düşük bulduğunuz asgari ücretin aslında çok yüksek ve sürekli söylendikleriniz dışında hayatınızdaki gerçek derdin ne olduğunu fark ettikten sonra bu siteyi okumaya devam edin. Bunları fark etmek için önce bardağı boşaltın.

3 thoughts on “Bardağın Dolu Tarafına Bakma, Bardağı Boşalt!

Comments are closed.