Mantra
Meditasyon sırasında tekrarlayacağınız, “omm..” gibi mantralar yerine (aslında anlam olarak çok farklı olmayan) farklı bir mantra aktarcam bugün size. Birçok insanın bildiğini sandığı, ama hikmetinden bihaber olduğu bir sure. Fatiha Suresi..
Sünnet ehlinin günde en az 40 kez, müslümanım diyenin en az 17 kez (borcunu ödeyenlerin diyelim..) tekrarladığı bir sure. Biliyorum diyen birçok kişi Türkçe olarak neyi tekrarladığını bile bilmiyor. Türkçesini bilenlerin birçoğu ise Allah’a verdiği sözlerin, ondan istediklerinin tam olarak ne anlama geldiğini.
Önce tamamını verip, sonra ayet ayet inceleyelim:
Fatiha
- Hamd Allah’adır, alemlerin Rabbi olan
- Rahman olan, Rahim olan
- Sahibi borç gününün
- Yalnızca sana kulluk eder, yalnızca senden dileriz.
- Hidaye et bizi dosdoğru olan yola.
- Yoluna ki nimet verdiklerinin. Değil gazaba uğramışların ve sapkınlarınkine.
Hamd
Müslüman birine dinini sorarsanız “Müslümanım” diyip geçmez. “Elhamdulillah Müslümanım” der. Burada hassas bir nokta vardır yine pek bilinmeyen. Neden böyle dediğimizi pek bilmeyiz genelde. Ne demektir elhamdulillah veya hamd?
Hamd, Arapça’da övgü demek. Muhammed, hamd olunan, övülen.. Elhamdulillah? Hamd, Allah’ın..
Yani ne demek istiyoruz? Ben müslümanım ama benim muhteşem bilgim, mucizevi temiz kalbim, diğerlerinden üstün olan zekam sayesinde değil. Allah, benim Müslüman olmamı dilediği için. O dilemese olamazdım. O yüzden Müslüman olduğum için övülmesi gereken ben değilim, beni bu yola hidaye eden Allah.
Günde 40 kere tekrarlanan Fatiha suresinde kendimize gelen, etrafta gördüğümüz her şeyin övgüsünü Allah’a adresliyoruz. Çok mu zekiyiz? Elhamdulillah. Çok mu temiz kalpliyiz? Elhamdulillah. Çok mu yakışıklıyız? Elhamdulillah. İşinde çok başarılı, ilişkilerinde çok sevilen, çevresinde sözü geçen, yaptığı yemekler parmak yedirten, babayken eksik olmasın denilen, anneyken dualar alan, kardeşken vazgeçilemeyen miyiz? Elhamdulillah.
Rahman ve Rahim
Esirgeyen ve bağışlayan diye çevrilir genelde Türkçe’ye. Fena bir çeviri değil. Arapça kökleri aynı olan bu iki kelimenin nüansı şudur: Rahman, bol rahmet sahibi, dileyene veren, rızık sahibi, bolluğa ulaştıran anlamı taşırken (baba ocağı gibi); Rahim, koruyan, sakındıran, kötülüklerden uzak tutan anlamındadır (ana rahmi gibi). İkinci ayette de Allah’a bu şekilde sesleniriz. Bize bir şeyleri kimin verdiğini, bizi bir şeylerden kimin koruduğunu kendimize hatırlatmak için defalarca kez. Çünkü unutan yaratıklarız. Bir şeyler kazandık mı biz kazandık oluyor hemen. Bir şeyler kaybedince de şanssız oluveriyoruz. Sonucunu, hikmetini, neden başımıza geldiğini hiç düşünmüyoruz.
Borç Günü / Din Günü
Eveet. Geldik asıl mevzuya. Allah rahman, Allah rahim, Allah hamdin esas sahibi. Bir de “Adil” ismi var. Borcunu ödeyene, iyilik edene mükafatları kat kat veren; borcunu ödemeyen, kötülük eden, kendine ve çevresindekilere zulmedenlere, zulümsüz cezasını veren. Bunların hepsi borç/din gününde hesaplaşılacak konular. Din zaten borç demek bunu daha önce sesli sohbetlerde defalarca kez konuştuk. Peki nedir borcumuz? Adamakıllı Borç Hatırlatma kategorisinde bu borçları hatırlatıyoruz. Şimdilik kısaca özet geçeyim: Bize rahman ve rahim isimleriyle her şeyi bahşeden yaradana, karşılığında ayırmamız gereken zaman ve yarattığı kullara vermemiz için bize verdiklerinin dağıtımı. Maddi, manevi, fikri, zikri, şekli davranışlar bütünü. Hülasası adam olmak, Âdem olmak, Âdemiyet, akıllı maymun değil, insan olmak..
Bu borç gününü de Allah’ın sıfatlarıyla, nimetleriyle, her şeyin bir karşılığı olduğu bilgisiyle kendimize Fatiha ile hatırlattık. Şimdi geliyoruz girizgahtan sonra kulun rabbinden talep kısmına, yani Fatiha suresinin ikinci yarısına.
Kulluk/Kölelik
İnsan kul olarak yaratılmıştır. Özgür insan diye bir şey olamaz. İstisnasız her insan birer kuldur. Özgür irade, sadece kime kulluk/kölelik edebileceğimizi seçme şansı sunar. Ben özgürüm diyenlere bir bakın. Neyin kölesi olduğunu çok kolay fark edeceksiniz. Kimisi paranın kölesi, kimisi işinin kölesi, kimi var karısının kölesi, kimi var çocuğunun kölesi, dizi-film-müziksiz yaşayamam ben diyenle abi özgürlük yeaa diyen aynı adam..
Bu evrende temelde iki seçeneğimiz var: Ya rabbimizin kölesi olacağız, ya da nefsimizin. Başka seçenek yok. Bu ayette de kimin kölesi olacağımızı tekrar ediyoruz defalarca kez. Ve kimden dileyeceğimizi.
Kuran’da mükemmel bir kıssa var, Yusuf kıssası. Birçoğumuz biliyordur 🙂 Yusuf suresinde anlatılır. Orada Yusuf’un hapisteyken kendisinden önce tahliye olan arkadaşından bir talebi oluyor: “Çıktığında beni de hatırlat.”. Ve bunun üzerine Yusuf yıllarca hapis yatmaya devam ediyor. Genelde öylesine okunup geçilen bir ayet. Ama buradaki yardımı kimden dilediği detayı çoğunlukla atlanıyor. Özgür bir hayat isteyen peygamberi ile böyle bir mesaj verip onu yıllarca hapiste tutan Allah, birilerinden terfi için, mal mülk için, statü için, dünya hayatı için dilenen sıradan kullarına, bu dersi bahşetme lütfunda bulunur mu bilinmez. Şüphesiz Allah, plan yapanların en hayırlısıdır.
Hidayet
En başta ne demiştik? Elhamdulillah. Yani Allah bizi bir yola iletmiş. Bize bunu layık görmüş. Biz de şimdi bu yolu dosdoğru bitirmeyi talep ediyoruz. Kendisine kitap gönderilen ancak bu kitapları eğip büken, sonrasında gazaba uğrayan (yurtsuz kalan, dünyaya savrulan) ve sapkınların (yoldan çıkıp her şeyi serbest hale getiren, kötülükleri süslü kelimelerle güzel gösteren) yollarından uzak kalmayı diliyoruz. Neden? Çünkü yola girmekten daha önemli olan bu yolu bu şekilde bitirebilmek. Hayatımızı müslüman olarak yaşamaktan ziyade son nefesimizdeki teslimiyet çünkü aslolan. E o zaman her şeyi yapıp son nefeste şehadetimizle gidelim? Aferin. Bu kafayla devam. Çözmüşsün sen.
Ekstra
Fatiha suresinin hikmetlerini buraya yazarak sığdıramam. Sadece kendi bildiklerimden bahsediyorum. Ayetlerin sırası, sırat’al-mustakim’in iki ayette tekrarı, bu yol üstüne oturanlar, Kuran’ın özeti mahiyetinde olması, Allah ile kul arasındaki taksimi.. Ama ekstra olarak en azından bu son 3 ayette bir şeye dikkat çekmek istiyorum. Allah’tan dilediğimiz şeyler bireysel değil. Kuran’ın özeti denilen bu surede birlik olarak talep ediyoruz yoldan sapmamayı. Dilediğimiz şey zaten elde edebileceğimiz en güzel şey, bunu konuşmaya gerek yok. Ancak dilerken de sadece kendimize değil toplumumuza diliyoruz. Beni doğru yola ilet değil, bizi ilet.
İslam bir toplumsal ütopyadır. Hepimizin aynı şeye iman ettiği, bütün emirlere uyduğu, bütün yasaklardan uzak durduğu bir toplumu hayal edin. Sadece Fatiha’yı gönlünden gelerek tane tane okuyanların, doğru yola iletilmek için sadece en büyüğe yalvaran, kimsenin kimseye kulluk etmediği bir toplumu.. Birçok şeyi konuşmamıza ihtiyacımız bile kalmazdı.