Kelimelik
Demokrasi

Demokrasi

Kelimelik kategorisinin ilk yazısını Demokrasi ile başlatıyorum. Çünkü ben öyle istedim. Ha bu demokratik bir şekilde de halledilebilir miydi? Neden olmasın. Ama sonuç değişmeyecekti. Anlatcam.

Demokrasi’nin tanımına, nereden nasıl geldiğine vesaire girmeyeceğim bu yazıda. Merak edenler için internette üstüne ekleme yapamayacağım sayısız içerik mevcut. Konuyu Adamakıllı bakış açısıyla ele alıp aktaracağım.

Tersine yasa ve Bardağı Boşalt yazılarında da demokrasiyle ilgili örnekler vermiştim. O upuzun yazıları siz değerli okuyucularımıza okutmamak adına burda da bahsetcem. Kısa olduğu için tersine yasa konusuna hemen değinip asıl meseleye gelcem.

Fark ettiniz mi? adında Demokrasi veya Cumhuriyet olan ülkelerin demokrasi ve dumhuriyetle ilgili bir sıkıntıları mevcut:

Kongo Demokratik Halk Cumhuriyeti, Çin Halk Cumhuriyeti, (Kuzey) Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, Türkiye Cumh.. (şaka şaka Türkiye en ileri ülke). İşin tersine yasayı ilgilendiren kısmı bu. Bir problemimiz varsa onu ismimize veriyoruz. “Tamamlanmış”, “eksiksiz” anlamlarına gelen Adamakıllı gibi.. Neyse, gelelim asıl mevzuya:

Fark ettiniz mi bilmiyorum ama demokrasi ile ilgili bir ön kabulümüz var:

“Demokrasi en iyi yönetim şeklidir.”

Nerden çıktı bu? Neden en iyisi konuyu avama (işin uzmanı olmayan kalabalık) sormak olsun?

Seçim

Dedim ya en başta: Konuyu demokrasi olarak belirledim ancak bu demokratik bir şekilde de belirlenebilirdi. Mesela sordum: Adamakıllı’da kelimeleri Adamakıllıca açıkladığım kategorinin ilk yazısı ne olsun: a) Demokrasi / b) Meme

Burada önümüzde iki seçenek var. Ya ben Adamakıllı’yı tanıyorum ve buradaki biraderlerden (birkaç gevşek hariç) hiçbiri meme’yi seçmeyecekti ve yine zaten benim baştan belirlediğim konu seçilecekti. Ya da ben Adamakıllı’ya dair bir şey bilmiyorum ve aslında buradaki herkes meme ile ilgili konuşmamı istiyor. İlkinde sıkıntı yok, o yüzden demokrasi sadece “zaman kaybı” yaratıyor. İkincisinde ise çok daha büyük sıkıntılar var ve Adamakıllı kuruluş felsefesi zaten yerle yeksan olmuş durumda. Demokrasi sadece bu rezaleti ortaya koyması açısından bir fayda sağlıyor. Onun dışında planı projeyi rafa kaldırmak gibi bir işlevi var yalnızca.

İki örnekte de demokrasi, kuruluşun felsefesine aykırı bir sonuçla başbaşa kalıyoruz. Ya vaktimizi istemediğimiz bir şeye harcama ya da toptan yozlaşma. Ama esas bahsetmek istediğim nokta burası bile değil. Bir şeyi fark etmenizi istiyorum. Siz seçim yapmıyorsunuz. Siz, seçim yaptığınızı sanıyorsunuz. Seçenekler arasından değil, onlarca seçeneklerden süzülmüş yalnızca iki SEÇİMİM arasından. Seçenekleri sunan zaten benim.

Soru

Atatürk’ün de fikirlerini en çok etkileyen Fransız düşünür Jean Jacques Rousseau, toplumları demokrasiye uygun olanlar ve olmayanlar diye ikiye ayırır. Buradaki kriter ise, tahmin ettiğiniz gibi eğitimli, bilinçli toplumlar falan DEĞİLDİR. Bunu tamamen nüfusuna göre yapar. Bu tanıma göre zaten Adamakıllı, Enes Batur Youtube kanalı gibi nispeten küçük oluşumlar demokrasiye uygundur. Ancak ilk bahsettiğim örnekteki gibi demokrasi bu tarz topluluklar için zaman kaybetmekten öteye gidemez. Ve zaten önceden berlirlenmiş seçenekler arasından seçim yapar. Bununla birlikte, Almanya, ABD, Türkiye Cumhuriyeti, Birleşik Krallık gibi çok büyük nüfusa sahip ülkelere, demokrasi yalnızca zarar verir. Çünkü 50 milyon insanın, önüne sunulmuş seçeneklerden doğru olanı seçme gibi bir zorunluluğu olmadığı gibi, kalabalıkların her zaman bilgece kararlardan uzak olduğu tüm kadim öğretilerin temelinde vardır.

Örneğin, kimin neyi seçtiği bilinmeyen (utandırmayalım kimseyi) ve ekonomik okur yazarlığı Türkiye Cumhuriyeti ortalaması kadar olan kalabalık bir topluluğa, “hepinize 10ar milyon dolar verelim mi?” diye sorsak, seçecekleri seçenek Evet/Hayır arasından tabii ki Evet olacaktır. Geçersiz oyların olmasını bir yana koyalım, bu sonuç para arzının artması, enflasyonun tarihte görülmemiş seviyelere yükselmesi demektir. Aynı topluluğa bir de “bundan sonra haftanın en az altı günü kendim için çalışmayı, aileme bakmayı ve onlardan sorumlu olmayı, boş işlere zaman ayırmamayı, disiplinimi bozmadan hayatıma devam etmeyi ve eğer yanlış yaparsam da cezalandırılmayı kabul ediyorum” yazısı verip altına da onay veriyorum evet/hayır sorusu sorsak, bu sefer cevap ne olur?

Sonuç

Demokrasinin beşiği olarak kabul edilen ve avamın kararını lordların oluşturduğu parlamentonun ipleyip iplemediği bir krallık olan Birleşik “Krallık” (tersine yasa) halka neyin sorulup neyin sorulmayacağını çok güzel çözmüş, demokrasi kanadının etini sıyırmış, kemiğini de 3. dünya ülkelerine kemirsin diye atmıştır. Kalabalıkların her zaman yanlış yolda olacağını bilen bu gibi ülkelere dikkat ederseniz genellikle ya krallıkla yönetilmektedir ya da halkın gönlü hoş olsun diye iktidarı bi sağa bi sola vermektedir. Muasır medeniyetler diye tabir edilen ülkelerde Antik Roma gibi bir demokrasi olmadığı gibi, Roma bile en ihtişamlı zamanlarını bir cumhuriyetken değil bir imparatorlukken yaşamıştır.

Demokrasi yalnızca bir faydamızın olduğunu, bir etkimizin olduğunu düşündüğümüz için bize güzel gelmektedir. Ancak geçmişe bakarsak attığımız oylardan başka elimizden bir şey gelmediğini ve sürecin herhangi bir anına müdahale edememekte olduğumuzu gözlemleyebiliriz. Demokrasi insanları etkin hissettirmekten başka hiçbir şeye derman olmayan, süslü sözlerle güzel pazarlanmış bir kalabalık manipülasyon metodudur.