Altın, “Para”, Kredi Kartı, Bitcoin, Yeni Dünya Düzeni
Nereden başlasam bilemiyorum. Çook uzun ve karışık bir konu. Sanırım en iyisi bildiğiniz şeyleri kronolojik olarak tekrar anlatmak ve sonrasında ters yüz etmek.
İsa’nın doğmasına daha 700-800 sene var. Yazıyı, takvimi ilkel bir şekilde kullanabiliyoruz. Matematiğimiz cebir seviyesinde ve ticaretimiz için yeterli. Bu ortamda tarımla uğraşan bir çiftçisin. Ben de koyunları olan bir hayvancı. Et yemek istediğinde karşılığında karpuz vererek benden koyun alabiliyorsun. Takas ekonomisi. Herkes biliyor bunu. Peki ya senin tek ürünün karpuzsa ve canın kışın et yemek istediyse?
Paranın İcadı
Bir karpuz üreticisinin kışın et yemek için yapabileceği tek şey hayvancı ile anlaşmasıdır. İkisi birlikte değer verdikleri başka bir meta üzerinde anlaşır. Karpuzcu, hayvancıya bu metadan vererek karşılığında koyun alır. Yaz geldiğinde de hayvancı aynı meta ile karpuzcudan karpuz alır. Tarihte bu meta sürekli değişmiş olsa da genel geçer tüm insanlık tarafından kabul edilen metalar vardır. Bunların en temeli de altındır. Sebeplerine geleceğim.
Az önce parayı icat ettik. Ama bu para taşınması zor, saklaması daha da zor olan ayrı bir ürün. Koyunlarımı çalacak birisi en fazla bir iki koyun çalar. Ancak paramı çalacak birisi beni rahatça koca bir çiftlik kadar zarara sokar. Hele de bol bol seyahat eden (savaşan, koyun otlatan, göç eden..) biriysem. Bu yüzden bu parayı bir yerde saklamam gerekiyor. Bunun için paramı saklayabileceğine güvendiğim bir insana teslim etmem lazım. Matematiği fark ettik dedik, yazıyı da icat etmiş atalarımız. Yapmam gereken tek şey paramı güvenilir adama (bank) bırakıp miktarını karşılıklı not etmek. Bu da bizi banknot’un icadına götürüyor. 12-13. yy civarlarında bu kağıtlar Çin’de devlet güvencesiyle basılan bir hale geliyor. 14. yy’da İtalyan bankerler tarafından banknot ismi konuyor vs.. Ama burada ders değil, hikaye anlatmak istiyorum. Merak eden tarihini araştırır.
Ekonomi
Ekonomi, ne banknotla ne de parayla başlar. Aslında ekonomi, benden koyun almak için kaç karpuz vermen gerektiğini hesapladığında başlar. Çünkü o zamanın insanı da tıpkı bizler gibi zeki insan. Aramızda zeka açısından fark yok. Onlar da çok olanın değersiz, az olanın değerli olduğunun farkında. (Gerçi tekrar düşününce günümüz insanı daha salak sanırım). Daha sonra icat ettiğimiz para ve banknotlar, bu ekonomik dolaşıma çok büyük bir hız katıyor. Koyunların, külçe külçe altınların, karpuzların gidemeyeceği yerlere devlet güvenceli banknotlar ulaşıyor.
Buraya kadar her şey olması gerektiği gibi olmuş değil mi? İşte tam bu noktada zeki insan bir şeyin farkına varıyor. İçindeki canavar sol kulağına fısıldayarak zeki insanın aklına dahiyane bir fikir sokuyor:
Faiz
Banknotların dolaşımı koyunların, karpuzların, altınların dolaşımından daha kolay olduğu için kimse bankaya bıraktığı metanın peşine düşmez oluyor. Bunu fark eden bankacılar (para koruyucular) bu paraları aynı sözleşmeler ile bu sefer isteyene satmaya başlıyor. Yani detaylı şekilde anlatmak gerekirse, sen altınlarını yıllarca çekmeyen bir savaşçı olduğun için banka senin altınlarınla belli bir ücret karşılığında bana borç verip borcumu ödediğimde sana çaktırmadan tekrar altınlarını yerine koyuyor. Ve böylece o faizi icat ediyoruz. Tabii dolaşımda olan şey altından ziyade banknot olduğu için bankalar bunu banknotlarla sağlıyor. Tarih boyunca zamanına ve yerine göre değişiklik gösterse de ortalama olarak 1:10 oranı kabul görüyor. Yani bankanın kasasında insanlardan topladığı 10 altın varsa, banka 100 altınlık banknot dağıttığı zaman yerine tekrar koyabildiği için bununla ilgili bir güven problemi yaşamıyor. Yalnız üzerine aldığı ücret (faiz) dünya üzerinde var olmadığı için havadan para yaratılmış oluyor. Sıkıntı da burada başlıyor.
Borç
Buraya kadar anlattığım şeylerden bir şey fark etmeniz gerekiyor. Başlıkta da para kelimesini tırnak içine alma sebebim. Bir sonraki cümleyi okumadan önce biraz düşünmenizi istiyorum.
Şu an elimizde bulundurduğumuz ve üzerinde belli değerler yazan resimli kağıtların ekonomideki esas karşılığı “borç senetleri”dir. Yani kısaca, elinizde para değil, birilerinin birilerine olan borcunun yazılı olduğu senetler tutuyorsunuz. Günümüz ekonomisi de paradan ziyade bu borç senetleri üzerine dönüyor. Hatta günümüze geldiyse konu (getiren ben değilmişim gibi) Bretton Woods sistemine ve iptaline geliyor. Yine bir ders olmadığı için araştırmasını size bırakıyorum ancak BW sistemi özetle şu; ABD, merkez bankasının rezervindeki altın kadar dolar basar ve diğer ülkeler de kendi merkez bankalarında bulunan dolar kadar para basar. Bu nedenle eski ABD dolarlarının üzerinde, o banknotu bankaya götürerek altınınızı alabileceğiniz belirtilir. Ancak 1971 itibariyle altın ile dolar arasındaki bu bağ koparılır ve global ekonomi (diğer ülkelerin dolar bağı olduğu için) ayakları yere basmayan, havadaki soyut bir kavram haline gelir. Daha sonra icat edilen türev piyasalar, vadeli/opsiyonlu işlemlerden bahsetmiyorum bile. Orası tamamen uzay boşluğu gibi.
Kredi
2008 yılında ABD, dolaylı olarak da dünya, bu sistemin ilk büyük darbesini yedi. Aslında kimsenin sahip olmadığı, hatta var olmayan varlıkların alınıp satılması ve üzerinde işlemler yapılabilmesi öncesinde de tartışma konusu olsa da bir problem yaratmadığı için tartışanlara deli, felaket tellalı, pesimist gözüyle bakılıyordu. Bu delilerden birisi de, 2020’deki ekonomik krizi 2013 yılında yazdığı 2020 Büyük Kriz Müthiş Fırsat Yeni Ekonomi kitabında belirten Erkan Öz. Neyse, adamın reklamını bedava yapacak değilim. Ama duyduğum saygıdan ve bana kazandırdığı şeylerden dolayı da anmadan geçmek istemedim.
Bu başlıkta yine Jo stayla konudan konuya atlayacağım biraz. 2008’deki kredi balonlarının benzeri şu an kredi kartlarında dönüyor. Elimizde olmayan parayı harcayarak ekonomiye can veriyoruz. Borcun borcu birikiyor, birikiyor, birikiyor.. Bu borçlar üzerine dönen VOIP piyasaları gün geçtikçe büyüyor. Borca batmamış tek bir ülke bile bulunmuyor dünya üzerinde. Hatta bir ülke ne kadar gelişmiş ve büyümüşse borcu o kadar fazla oluyor. Örnek olarak ABD’nin borcu trilyon doları aşalı yıllar oldu. GSMH’sine göre en çok borca batmış ülke ise Japonya. Hani sık sık duyuyoruz ya “Bu Türkiye’nin dış borcu nasıl ödenecek” diye.. Adamakıllı üyesi olarak o borcun ödeneceğini sananlardan değilsinizdir umarım 🙂
Kredi Kartı
Biraz konuyu saptıralım. Kredi kartıydı aslında bu yazıyı yazma sebebim. Geçen bir programda izledim. Geçen dediğim yıllar oluyor, kim nerde söyledi hatırlamıyorum. Kredi kartı ile ve nakit ile yapılan alışverişlerde beynin aktif bölgeleri incelendiğinde, işlemin sonuçlanmasına kadar geçen sürede (kredi kartı için pos fişi, nakit için para üstü denilebilir) nakit harcamalarında acı ile ilgili kısım aktif olurken, kredi kartında somut olarak elimizden bir şey çıkmadığı için sadece mutluluk kısmının aktif olduğundan bahsediyordu. Gidip bir nörologa bunu sormadım ama sizde bunu bir ay boyunca kredi kartı kullanmadan sadece nakit harcayarak test edebilirsiniz. Ay sonunda harcamalarınızı karşılaştırırsanız farkı göreceksiniz.
İnsanların kullanırken mutlu olduğu kredi kartları, bankaya parasını koyarak yattığı yerden para kazandıran ve bir yandan da ödenmesi fizik kurallarınca mümkün olmayan borçlar yaratan faiz sistemi, var olmayan ürünlerin alınıp satıldığı türev piyasalar, mortgage, krediler, banknotların değer sanılması gibi şeyler bizi 2008’e, 2020’ye getiriyor.
Bu sistemin (özellikle 71’den sonraki temelsiz sistemin) çökeceğini çok öncesinden bilen ülkeler (hepsi biliyor çünkü hepsinde Jo’dan ya da Öz’den [bir gün okursan hadsizliğimi mazur gör abi] daha iyi ekonomistler var) altın rezervlerini arttırmaya çalışıyor. Toplumumuzun sürekli aşağı ve iş bilmez gördüğü Türkiye Cumhuriyeti bile yıllardır Londra’da tuttuğu altınları geri çekiyor, Çin hükumeti orduyu altın madenlerinde çalıştırıyor. Çünkü tarih bize göstermiştir ki finansal sistemin altın ile bağlantısının koparılması her zaman büyük savaşlara, ekonomik çöküşlere, imparatorlukların yıkılmasına ve insanlığın altına yönelmesine sebep olmuştur.
Balonun Patlaması
Temel ekonomi kitaplarını birazcık okumuş olanlar bu balonun nasıl da içi boş bir balon olduğunu ve ne kadar korkunç şeylere yol açabileceğini biliyordur. Ama o konulara gelmeden bile karşılıksız basılan para tarihte birçok imparatorluğun batmasına sebep olmuş, hiçbir imparatorluk bundan kaçamamıştır. ABD imparatorluğu da her ne kadar şu an batmaz/yıkılmaz gibi gözükse de tarihteki tüm büyük batmaz/yıkılmaz imparatorluklar gibi tarihe gömülecektir. (Evet, koskoca ABD bunun farkında değil bir Jo farkında).
To be continued..
Konuyu buradan The Great Reset ve Bitcoin’e bağlamak istiyordum ama yazı çok uzadı. Bir sonraki sefere artık..