Adalet
Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’u fethettikten sonra yapı çalışmalarına hızlıca başlamıştı. Yaptırmakta olduğu bir medresenin işçileri ise mimarın malzemeden çaldığı şikayetiyle saraya geldiler. Bunu duyan Fatih, hemen medrese inşaatına gitti. Bu işlerden az çok anladığı için hızlıca durum tespitini yaptı. Ardından o an oracıkta kılıcını çekip Yahudi mimarın elini kesti.
Mimar, kesik eliyle umutsuz bir şekilde yapabileceği tek şeyi yapıp İstanbul kadısının yolunu tuttu. Kadı, Fatih’in yakın bir dostu ve bizzat kendisinin İstanbul kadılığına atadığı Hızır Efendi’ydi.
Mimar, Fatih’in kendisine haksızlık ettiği düşüncesiyle padişaha dava açtı. Hızır Efendi, normalde Fatih’in devlet geleneğindeki hitap şekli “es-Sultan İbnü’s-Sultan el-Gāzî Ebu’l-Feth Muhammed Hân-ı Sânî” olması gerekirken, “Murad oğlu Mehmed” şeklinde bir celp göndererek padişahı mahkemeye çağırdı.
Kayser-i Rûm, kadının önünde bağdaş kurup oturacaktı. Ancak kadı, ona davalı olduğunu hatırlattı ve ayakta durması gerektiğini söyledi. Yahudi Mimar şaşkındı. Nihayetinde İstanbul’u yeni fetheden bu genç padişahın, bir kadı karşısında emir dinleyip ayakta dikilmesi kendisine normal gelmemişti. Ama mahkeme henüz yeni başlamıştı.
Kadı, İstanbul’un fatihine sordu: “Bu adamın elini sen mi kestin?”, “Evet” dedi hazret.
“Peki” dedi kadı, “bu cezayı yargısız mı infaz ettin?”
Başına geleceği anlayan padişah boynu bükük “Evet” dedi yine.
“O zaman..” dedi kadı, “bunun cezası kısastır.” ve kararı gerekçelendirdiği ayeti okudu.
Adalet karşısında boynu kıldan ince olan genç padişah, hüküm kendisine okunduktan sonra kolunu sıyırdı. Mimarın önündeki kürsüye koydu ve kolunun kesilmesini bekledi. Mimar, karşılaştığı bu adalet karşısında şaşkındı. Daha önce böyle bir adalet görmemişti. Oracıkta Müslüman oldu. Ve ayrıca padişahın elini kesmek istemediği için padişahın diyet ödemesine karar verdi.
Fatih, mehkeme bitip herkes gittikten sonra kadıya döndü. Kılıcını bu sefer kadıya çekti ve dedi ki:
“Hızır Çelebi, eğer ‘bu padişahtır’ diye yanlış bir hüküm verseydin, bu kılıçla kelleni alacaktım.”
Bunun üzerine kadı, kürsüsünün altından bir gürz çıkararak şöyle cevap verdi:
“Siz de ‘ben padişahım’ diyerek hükmü tanımasaydınız, bu gürz ile başınızı ezecektim.”