Bilgi Ekonomisi
Ön söz
Herkesin para peşinde, hatta kolay para peşinde koştuğu bir dönemdeyiz. Belki öncesi de böyleydi. Belki de büyüklerimiz, bunun saçma bir fikir olduğunu zamanla anladılar. Ve şu an utandıkları için şu an bize doğruyu söylemiyorlar. Bugün size üniversite yıllarımda fark ettiğim ama ismini koyamadığım, ismini koyanları dinlemek için de yıllarca beklemem gereken bir şeyden bahsetmek istiyorum: Bilgi Ekonomisi.
Daha önce çoğunluğun sorgusuz sualsiz doğru kabul ettiği olguların yanlış olabilme ihtimalinden bahsetmiştim. Çoğunluğun gittiği yönden farklı bir yöne gitmek, hayatım boyunca neredeyse hiçbir konuda beni pişman etmediği gibi para ve meslek seçimi konusunda da şimdiye kadar etmedi. Özellikle, Adamakıllı Kütüphane bünyesinde yaptığımız son yayında sıklıkla dile getirdiğim bir şey vardı. Şu an herkes (yalnızca bugünün koşullarını göz önünde bulundurduğundan) bilgisayar mühendisliğine yönelmiş durumda. Bundan 10 yıl sonra verilecek mezunlarla birlikte ülkenin sahip olduğu bilgisayar mühendisi sayısını düşünün. Birçoğunun asgari ücrete tamah edecek olmalarını söylemek müthiş bir öngörü gerektirmiyor. Tıpkı zamanında avukatlara, psikologlara, fizyoterapistlere olduğu gibi.. Neyse, şahsi kararlarımın doğruluğunu kanıtlama işine girmeyeceğim bu yazıda, sadece örnek olarak veriyorum. Arz/talep dengelerine az çok hakimseniz ne demek istediğimi anlamışsınızdır. Gerisini zaman gösterecek.
Yazı şimdiden diğer tüm yazılardan karışık olacak gibi duruyor. Toparlama ve yazı yazma konusunda çok iyi olmadığımı daha önce belirtmiştim. Dünyadaki her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğundan da.. O yüzden konuyu daha iyi anlamak için sitedeki (özellikle hikayeler) diğer yazıları okumanız faydalı olacaktır. Bunu site reklamı olarak düşünmeyin, her zaman ücretsiz olacak olan bu sitede birkaç tık daha fazla almak beni “zengin” yapmaz.
Zengin Olmak
“Zengin” olmak birçok insanın hayali. Gerçi zenginliği çalışmamak sandıkları için genelde tembel insanlar bunu istiyor ama zenginliğin getirisi götürüsü bambaşka bir yazının konusu. Zenginliğin ne olduğu tanımı da herkes için farklı. Kimisi istediği her şeyi almak istiyor, kimisi standardını yükseltmek, kimisi fiyatlara bakmamak, kimisi sülalesini doyurmak.. Benim zenginlik anlayışım bilgi temelli. Bende şu an öyle bir bilgi var ki ben zaten zenginim. Bu bilgiyi de kimseye tek cümle ile veremeyeceğimi baştan kabul ettim. Adamakıllı da bu yüzden var. Bu bilgi vermek istediğime değil, almak isteyene aktarılabilen bir bilgi. “Ne o bilgi abi?” sorusunu şimdiden duyar gibiyim.. Ah neyse..
Bu bilgi öyle bir bilgi ki, sayesinde elimde sadece çorbam ve soğukta üstümü örtebileceğim yorganım olduktan sonra ben her zaman zengin olmaya devam edeceğim. “Her başarısız insan gibi sadece kendini avutuyorsun” diyecekler de olacaktır. Size şunu söyleyeyim, gazınıza gelip bu bilgiyi versem bile siz bunu alamayacağınız için boşuna yorulmayın diyebilirim sadece.
Buraya kadarki kısım her zamanki gibi fırsattan istifade siteyi kurma felsefemi biraz daha aktarabilmek içindi. Şimdi başlıktaki ana konuya geliyorum. Sıkmış olabilirim. Azıcık sıkılın, “sıkı can iyidir kolay çıkmaz” derdi rahmetli anneannem.
Bilginin İktisadi Değeri
Kimse WhatsApp’a kullanmak için para ödemiyorken, uygulamanın içerisinde reklam gibi bir gelir kaynağı yokken Mark isimli yahudi neden bu uygulamaya 8 milyar dolar ödedi hiç düşündünüz mü? Ya da hepimiz BiTaksi/Uber kullanmışızdır. Telefonla da taksi çağırabiliriz üstelik sonrasında pazarlık etme imkanımız var. Yemek Sepeti de aynı şekilde. Aynı restoranın telefonu da var. Yiyeceğimiz yemek belli olmasına rağmen, çoğu zaman aynı restoranı kullanıyor olmamıza ve magneti dolabımızda asılı olmasına rağmen neden uygulamadan söylüyoruz? Rahatlık dediğinizi duyar gibiyim ama verdiğim örnek Trendyol veya Getir değil. Çıkıp taksi aramaktan veya restorana gidip yemek yemekten bahsetmiyorum. Üstelik Yemek Sepeti’nde şunu istiyorum bunu istemiyorum diye tek tek işaretleme yapmak telefonla siparişten çok daha zor. Neden bu uygulamaları kullanmak bize daha makul geliyor?
Geçen gün Müze Gazhane’deki bir etkinliğe katıldım. Bir çok marka kendi ürününü “ücretsiz” veriyordu. Ya da süpermarket zincirlerindeki indirim kartlarını bilirsiniz. Size “ücretsiz” verilir ve birçok üründe indirim sağlar. Bunları “ücretsiz” olmasına rağmen alamıyorum. Neden? Çünkü karşılığında benden bir bilgi talep ediyorlar. Yani iktisadi olarak ücretsiz değiller. Sadece karşılığında istedikleri şey pamuk banktot veya bankadaki rakamlar değil. Daha farklı bir şey. Daha değerli demedim dikkat ederseniz. Değeri belirleyen şey alan ile veren arasındaki anlaşmadır zaten. Ama ben bu bilgi ile karşılığında ürün (telefon numaranı ver redbull iç) veya hizmet (kimlik numaranı, email adresini ver, medeni durumunu söyle indirim yapayım) alabiliyorsam bu, bilgilerin iktisadi olarak bir değerinin olduğunu gösterir. Sonucunda da yahudiler iktisadı çok iyi bildikleri için WhatsApp gibi “ücretsiz” bir uygulama 8 milyar dolar edebilir, bana taksinin veya sipariş ettiğim yemeğin nerede olduğu bilgisini veren bir uygulama daha hesaplı muadiline göre içgüdüsel olarak daha makul gelebilir.
Ekonomik Model
Bilginin iktisadi değerini kabul ettik sanıyorum. Bilgi karşılığında bir şey almak ve aynı ürünü/hizmeti bilgi ile paket halinde daha maliyetli almak bize bunu gösteriyor. Şimdi gelelim şu an içinde bulunduğumuz kapital (sermaye) temelli ekonomiye. Bunu zaten hepimiz biliyor ve yaşıyoruz. Anlatılacak pek bir şey yok. Daha önce içinde bulunduğumuz feodal ekonomi yetki temelli iken (tacın varsa kralsın, emret ödürelim, öl de ölelim) derebeyliklerin güçlerini kaybetmesi ile dünyada paranın egemen olduğu bir ekonomi, yani kapitalizm hüküm sürüyor. Aradaki fark bariz. Kapitalizm ile bilgi ekonomisi arasındaki farkı da paragraf paragraf anlatmak yerine de Konfüçyus’un bir örneği ile anlatmak istiyorum:
Sende bir elma var, bende de bir elma var.
Sen bana bir elma verdin, ben sana bir elma verdim.
Sende bir elma var, bende bir elma var. (Paraya dayalı kapital)
Sende bir bilgi var, bende de bir bilgi var.
Sen bana bir bilgi verdin, ben sana bir bilgi verdim.
Sende iki bilgi var, bende de iki bilgi var. (Bilgiye dayalı kapital)
Konfüçyus
Binlerce yıl öncesinden söylenen bu söz bilgi ekonomisinin nasıl çalışacağını ve insanlığı hangi noktalara getireceğini çok güzel özetliyor. Yani bu şu demek, bu ekonomik modelde karşılığında bir şey almak için elimizdeki kapitali harcamak zorunda değiliz. Ha, metaya dayalı ekonomik model alışkanlığımız hala bilgiyi vermemeye itiyor bizi, tıpkı feodal düzen alışkanlıklarımızdan dolayı devletin bize hizmet etmek için seçilen görevlilerine devletin başı diyerek hürmet göstermemiz gibi.
Bilgi Karın Doyuracak mı?
Kapitale dayalı ekonomiden mutlak bilgi ekonomisine geçişin ömrümüz içerisinde olmayacağı kesin (kesin?). Ancak şu anki durumda bile bilgi ile alınabilen şeylerin artması, sadece bilgi içeren varlıkların bile kolaylıkla milyar dolarlar seviyesine ulaşması bize asıl değerin nerede olduğunu gösteriyor. Hayat tecrübesini 15 dakikada milyon dolarlara satan insanlar, bestseller kitaplarla krallar gibi yaşayanlar, kız tavlama taktikleri ile köşeyi dönen youtuberlar zaten bunun şimdiden farkında.
“Abi o gadar gonuşuyon da, bu bilgi hala para karşılığı satıldığı için bu adamlar kazanıyor diyoruz. O nolcek?”. Dedim ya, bu bir süreç. Bugün hala devletlere güvendiğimiz için pamuk banknotlara verdiğimiz değer yüzünden bu bilgiler para karşılığı veriliyor. Yarın bu bilgiler bilgi karşılığı verilecek. “E iyi de garnımız nasıl doyacak, faturamız nasıl ödenecek?”. Şöyle düşünün: kahve yapmak için kavrulmuş kahve çekirdeği ve demleme bilgisi yeterli. Kıyafet yapmak için de terzilik bilgisi. Aradan parayı çıkarmak sadece zamana kalan bir süreç.
Son söz
Konuyu daha fazla uzatmak detaylara girmeyi gerektiriyor. Bu konuyu internetten araştırabilirsiniz. Ancak tavsiyem, araştırmadan önce üzerine kendi kendinize bir beyin fırtınası yapıp senaryoları düşünmeye çalışmanız. İnsan önce inanan, irrasyonel bir canlı olduğundan dış bilgiye fazla maruz kalmadan önce kendi fikirlerinizi üretmenizi istiyorum. Dış bilgi zaten orada duruyor. Acele etmenize gerek yok. Paranın aradan çıkarıldığı bir toplumda bilgiyi bir kapital ve hammadde olarak düşünüp kuracağınız senaryolarda paranın ne kadar saçma bir araç olduğunu fark edeceğinizi düşünüyorum.